SCHILLER

 

SCHILLER, Johann Friedrich Von: Almanya'da 19. Yüzyilin ilk yarisinda ortaya çikan Romantik felsefe akiminin önemli düsünürü.

Özellikle sanat ve egitim konusundaki görüsleriyle hakli bir ün kazanmis olan Schiller, 1795 yilinda yayinlanan Über die asthetische Erziehung des Menschen (Insanin Estetik Egitimi Üzerine Mektuplar) adli eseriyle Bati kültürünün bütün bir tarihini ortaya koyma yolunda bir denemeye kalkismistir.

O, iste bu deneme çerçevesi içinde, modern insandaki bölünmüslügü ve yabancilasmayi teshis eden ilk düsünürlerden biri olma onurunu tasir. Yasamlarinda formun tamligiyla içerigin bütünlügünü, imgelemin ilk gençligiyle aklin olgunlugunu birlestirdiklerini düsündügü Yunanli model alan Schiller'e göre, modern insan kendi içinde bölünmüs bir insan olup, insan dogasinin birligi ilerleme fikriyle, kültürdeki ilerleme düsünüyle bozulmustur. Modern insandaki bu bölünmüslük ve yabancilasmanin ilacinin, Schiller sanat oldugunu düsünmüstür. Baska bir deyisle, o sanati insanlik için ahenkli, organik bir birligin yeniden ele geçirilmesinin araci olarak görmüstür.

Güzellik doga halinden salt fiziki bir boyutu olan bireye bütünüyle karsit ahlakli bireyin ihtiyaçlarina uygun düsen bütünlüklü ahlaki evreye giden yoldur. Sanat ve güzellik, özgürlük yoludur. O, insanda iki temel dürtünün bulundugunu söyler. Bunlardan birincisi, her zaman degisme için bastiran duyumsal dürtü, digeri de birlik ve süreklilik arayan formel dürtü.

Bunlardan her ikisi de, Schiller'e göre, kendilerine getirilecek olan sinirlamalara ihtiyaç duyarlar; böyle bir sinirlamanin amaci ise, duyumsal dürtünün ahlak yasasina zarar vermemesi, formel dürtünün de duygulari öldürmemesi ve dolayisiyla bütünlüklü insana ulasilmasidir. Bu ikisi arasinda kurulmak istenen uyum, Schiller'e göre, üçüncü bir dürtü araciligiyla saglanabilir. Bu da, oyun dürtüsüdür. Söz konusu oyun dürtüsü, filozofa göre, sanatta ortaya çikar. Zira, duyumsal dürtünün nesnesinin yasam, formel dürtünün nesnesinin form oldugu yerde, oyun dürtüsünün nesnesi veya amaci yasana, canli formdur.

Ona göre, duyumsal dürtüyle formel dürtü, yalnizca sanat oyununda bir araya gelir ve insan güzeli temasa ederken, ruh bir yandan ahlak yasasi diger yandan da fiziki zorunluluk arasinda mutlu bir ortam yaratabilir. O, modern öznelligin tanimlayici özelligi olan çatisma ve yabancilasmanin sanat veya oyun yoluyla gerçeklesecek yaratici çözümü için umut beslemistir